Site Haritası
Hava Durumu
Pierre Martin
Pierre Martin



Yöremize Özgü Damak Tadı Hımmıs Ahdar

Yöremize Özgü Damak Tadı Hımmıs Ahdar (Yeşil Nohut) pazarlarda yerini aldı. Memleketimizde çoluk-çoçuk, büyük-küçük herkesin ellerinde demetler halinde yeşil nohut görürüz. Her yaştan insanımızın severek yediği doğal tuzlu olan bu bitki, ülkemizin ve dünyanın başka yerlerinde de bu şekilde tüketilir mi bilmem ama bu nohut demetlerini her gördüğümde çocukluk günlerime dönerim.
80'li yıllarda geçen çocukluğum döneminde, haziran ayının başladığı günlerde, hayvan otlatırken nohut tarlalarının olduğu yönleri tercih ederdik. Gün doğmadan başlayan mesaimiz nedeniyle erken kalkardık. Vakit çok erken olduğundan iştahımız olmaz, annelerimizin hazırladığı kahvaltıdan yemez veya bir iki lokma yiyip çıkardık evlerimizden.


Hayvan sürülerinin peşinden taşlık, tozlu yollardan yaklaşık bir saat koşturduktan sonra varırdık otlaklara. Yaz mevsiminin yeni başladığı bu günler, otlakların sararmaya başladığı günlerdir aynı zamanda. Onun için, hayvanlar yeşil gördükleri alanlara yönelirdi. Bu yeşil alanlar genellikle bahar aylarında ekilmiş, nohut veya bostan tarlalarıydı. Tabi biz Küçük Çobanlar da onları kontrol altında tutmak için peşlerinde veya önlerinde hareket ederdik. Hayvanların ekili tarlalara zarar vermesini önlemek için sınırda dururduk. Sınırında durduğumuz tarla nohut tarlasıysa ve nohutlar yenmeye uygunsa hiç tereddüt etmeden göz hakkımızı alırdık. Tarla sahibinin hışmını çekmemek için nohutların sık olduğu yerlerden nohutları sökerdik. böylece hem nohutları seyrekleştirilmiş olur hemde aşırdığımız nohutlar pek belli olmazdı. Söktüğümüz nohutların taze, tuzlu ve ferahlatıcı tanelerini yedikten sonra geriye kalan nohudun sap ve yapraklarını, göz hakkı herkes için yerini bulsun diye gözünü tarlaya dikmiş hayvanlarımıza verirdik. Böylece hem hayvanlarımızı beslemiş olurduk hemde suç olarak kullanılabilecek delilleri ortadan kaldırırdık.:)))))) Küçük Çobanlar olarak kalabalık grup halinde gittiğimiz günlerde olurdu. Böyle zamanlarda tarla sahibini ciddi zarara sokardık. Çünkü kuçaklar dolusu yeşil nohutu, gözden ırak, genellikle bir kaya dibindeki gölgeye getirir, saatlerce yerdik. Şişkin midemizi rahatlatmak içinde; nohutların yaprak ve saplarından rahat ve konforlu birer yatak yapar üzerinde yatardık. Böyle günlerde dudaklarımız çatlar, ellerimiz ve ağzımızın kenarı kararırdı. Nohutun yapraklarında olan tuz ve yapışkan madde kendini gösterirdi. Tecrübeli olanlar bizi görür görmez "Kimin nohut tarlasına ortak oldunuz?" diyerek işlediğimiz suçu ortaya çıkarıverirlerdi. Hasat mevsiminden sonra bir yolunu bulur tarla sahibine gider ve "Hakkını helal et, senin nohut tarlasından yedik. Göz hakkımızı aldık." derdik. Tarla sahibi de çocukluğunda benzer şeyleri yaptığından tebessüm eder ve "Helal olsun. Ama bu kadar nohutu hasatta beraber yolsaydık daha iyi olurdu!" derdi.

 Şimdi  her nohutçu gördüğümde bu anılarım canlanır. Yeniden eski günlerdeki gibi nohut tarlasına gidip nohut yolasım gelir. Tabii buradaki şehir çocuklarına da acırım. Çünkü bu çocuklar nohutu görür ama doyasıya yiyemez. Şehir çocukları nohut yese de bizim yaşadığımız o heyecanı ve zevki yaşayamaz. Evet, belki bizim yaşadıklarımızda zorluklar vardı ama bizi biz yapan emek, zeka, planlama, uygulama, cesaret, dayanışma vardı. Acaba insanların geçmişe olan özlemleri, çocuklukta sahip oldukları özgürlük ve buna karşın sorumluluk taşımıyor olmaları mıydı?

kaynak: www.haldeh.com

  
4803 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Saat
Üyelik Girişi

İLANLAR

MAHALLİ ARAPÇA SÖZLÜK

ÖNEMLİ TELEFONLAR
 Ömerli FM
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam43
Toplam Ziyaret469107
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339